Kulak Burun Boğaz (KBB) hastalıkları; orta kulak iltihabı, işitme kaybı, sinüzit, alerjik rinit, ses kısıklığı, uyku apnesi, horlama, tiroid nodülleri ve tükürük bezi rahatsızlıkları gibi çok çeşitli sağlık sorunlarını içerir. Bu uzmanlık dalı, adının ötesinde, baş ve boyun cerrahisini de kapsayarak beynin altından akciğerlerin üstüne kadar uzanan bölgedeki tüm tıbbi ve cerrahi durumlarla ilgilenir. Solunum, yutkunma, işitme, denge ve konuşma gibi hayati fonksiyonları etkileyen bu rahatsızlıkların doğru teşhis ve tedavisi, yaşam kalitesini doğrudan artırır.
Kulak Ağrısı, İşitme Kaybı ve Baş Dönmesi Gibi Kulak Hastalıkları Nelerdir?
Kulaklarımız sadece duymamızı değil aynı zamanda dengede kalmamızı da sağlayan mucizevi organlardır. Bu bölgedeki sorunlar, basit bir enfeksiyondan yaşam kalitesini ciddi şekilde etkileyen kronik rahatsızlıklara kadar uzanabilir.
Orta Kulak İltihabı (Otitis Media):
Özellikle çocukluk çağının en sık karşılaşılan sağlık sorunlarından biridir. Genellikle bir üst solunum yolu enfeksiyonunu takiben orta kulakta iltihaplı veya iltihapsız sıvı birikmesiyle ortaya çıkar. Güncel tıbbi yaklaşım her kulak ağrısında hemen antibiyotiğe başlamak yerine, durumu yakından takip etmektir. Çünkü çoğu vaka, vücudun kendi savunma mekanizmalarıyla düzelir. Ancak bazı durumlarda müdahale gerekebilir.
Tekrarlayan orta kulak iltihabı için müdahale gerektiren durumlar şunlardır:
- Altı ay içinde üçten fazla enfeksiyon atağı geçirilmesi
- Bir yıl içinde dörtten fazla enfeksiyon atağı geçirilmesi
- Orta kulakta üç aydan uzun süredir sıvı birikiminin devam etmesi
- Sıvı birikimine bağlı olarak belgelenmiş işitme kaybı yaşanması
Bu gibi durumlarda, orta kulağın havalanmasını sağlamak ve enfeksiyon riskini azaltmak için kulak zarına çok küçük bir tüp yerleştirme işlemi kalıcı bir çözüm sunabilir.
İşitme Kayıpları:
İşitme kaybı, ses dalgalarının dış ve orta kulaktan iç kulağa iletilmesinde bir sorun olduğunda (iletim tipi) veya iç kulaktaki hassas sinir hücreleri ya da işitme siniri hasar gördüğünde (sensörinöral tip) meydana gelir. Öncelikle detaylı bir muayene ve ardından yapılan işitme testleri (odyometri) ile kaybın tipi ve derecesi net olarak saptanır. Tedavi tamamen bu sonuca göre planlanır. İletim tipi kayıplar genellikle kulak zarı onarımı veya kemikçik zinciri ameliyatları gibi cerrahi yöntemlerle düzeltilebilirken, sensörinöral kayıplarda en yaygın çözüm, sesi yükselterek duymayı kolaylaştıran işitme cihazlarıdır. İşitme cihazlarının yetersiz kaldığı çok ileri derecedeki kayıplarda ise “biyonik kulak” olarak da bilinen koklear implantlar, sesi doğrudan işitme sinirine ileterek adeta bir mucize yaratabilir.
Baş Dönmesi (Vertigo):
Hastanın kendisinin veya etrafındaki her şeyin döndüğünü hissettiği, oldukça rahatsız edici ve korkutucu bir durumdur. Vertigonun pek çok nedeni olabilir ancak en sık karşılaşılanı, iç kulaktaki denge kristallerinin yerinden oynamasıyla ortaya çıkan “Benign Paroksismal Pozisyonel Vertigo” (BPPV) durumudur. Bu rahatsızlığın tedavisi ilaçlarla değil hekim tarafından yapılan ve kristalleri ait oldukları yere geri döndürmeyi amaçlayan özel baş manevraları (Epley manevrası gibi) ile sağlanır ve genellikle tek seansta bile çarpıcı bir düzelme görülür. Meniere hastalığı gibi daha karmaşık denge problemlerinde ise yaşam tarzı değişiklikleri, ilaç tedavileri ve gerekirse cerrahi müdahaleleri içeren daha kapsamlı bir tedavi planı uygulanır.
Kulak Çınlaması (Tinnitus):
Ortamda herhangi bir ses kaynağı yokken kişinin sesler duyması durumudur ve altta yatan birçok farklı nedeni olabilir. Çoğu zaman çınlamayı tamamen ortadan kaldıracak sihirli bir tedavi olmasa da onu yönetmek ve etkisini azaltmak mümkündür. Amaç çınlamayı yok etmekten çok, beynin bu sese olan odağını dağıtmak ve kişinin yaşam kalitesini artırmaktır. Çınlamaya sıklıkla işitme kaybı eşlik ettiği için, işitme cihazları hem ortam seslerini daha iyi duyurarak çınlamayı maskeler hem de işitme yollarını uyararak çınlamanın algısını azaltabilir.
Tinnitus yönetiminde kullanılan bazı yardımcı yöntemler şunlardır:
- Beyaz gürültü makineleri
- Maskeleme cihazları
- Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT)
- Tinnitus Yeniden Eğitim Terapisi (TRT)
Burun Tıkanıklığı, Sinüzit ve Alerji Gibi Burun Hastalıkları Nasıl Tedavi Edilir?
Burnumuz, soluduğumuz havayı ısıtan, nemlendiren ve zararlı partikülleri filtreleyen hayati bir organdır. Bu bölgedeki sorunlar, basit bir nezleden kronikleşmiş rahatsızlıklara kadar yaşam kalitemizi doğrudan etkiler.
- Sinüzit (Rinosinüzit):
Sinüslerin, yani yüz kemiklerimizin içindeki hava boşluklarının iltihaplanması durumudur. Genellikle burun tıkanıklığı, yüz ağrısı, baş ağrısı ve renkli burun akıntısı ile kendini gösterir. Ancak her sinüzit aynı değildir ve tedavisi de farklılık gösterir. On günden kısa süren ve belirtileri giderek kötüleşmeyen durumlar genellikle viraldir ve antibiyotik gerektirmez. Semptomlar on günden uzun sürdüğünde veya bir iyileşme sonrası tekrar alevlendiğinde bakteriyel bir enfeksiyon düşünülebilir. Üç aydan uzun süren şikayetler ise kronik sinüzit olarak adlandırılır. Kronik sinüzitin tedavisinde temel yaklaşım tuzlu su ile burun yıkama ve kortizon içeren burun spreyleridir. İlaç tedavisine yanıt alınamayan ve hayat kalitesini düşüren inatçı vakalarda, endoskopik sinüs cerrahisi ile sinüslerin doğal drenaj yollarını açmak ve iltihaplı dokuları temizlemek kalıcı bir çözüm sunar.
- Alerjik Rinit ve Nazal Polipler:
Bahar aylarında veya yıl boyunca devam eden hapşırık, burun akıntısı, kaşıntı ve tıkanıklık gibi şikayetler genellikle alerjik rinitin habercisidir. Tedavide alerjenlerden kaçınma, antihistaminik ilaçlar ve kortizonlu burun spreyleri kullanılır. Bazı durumlarda, uzun süreli ve kontrol altına alınamayan alerjik iltihap, burun içinde “nazal polip” adı verilen üzüm salkımı benzeri iyi huylu etlerin oluşumuna neden olabilir. Bu polipler, burun tıkanıklığını ve koku alma bozukluğunu şiddetlendirebilir. Tedavide spreyler, ağızdan kortizon tedavileri ve cerrahi yöntemler kullanılır. Son yıllarda, altta yatan iltihabi reaksiyonu hedef alan biyolojik ajan tedavileri (iğneler), tekrarlayan ve zorlu vakalarda yeni bir umut kapısı aralamıştır.
- Yapısal Burun Tıkanıklığı:
Sürekli burun tıkanıklığı yaşayan pek çok kişinin ortak sorunu, burnun ortasındaki duvarın (septum) bir tarafa doğru eğri olmasıdır. Bu duruma “septum deviasyonu” denir ve ilaçla tedavisi mümkün değildir. Kalıcı çözüm, “septoplasti” adı verilen bir ameliyatla bu eğriliğin düzeltilmesidir. Bazen tıkanıklık sadece septumdan değil aynı zamanda burnun dış yapısındaki zayıflıklardan da kaynaklanabilir. Bu durumda hem nefes alma fonksiyonunu düzeltmek hem de burnun estetik görünümünü iyileştirmek amacıyla “fonksiyonel rinoplasti” uygulanır. Amaç sadece güzel görünen değil aynı zamanda kusursuz nefes alan bir burun yaratmaktır.
Ses Kısıklığı, Yutma Güçlüğü ve Reflü Gibi Boğaz Hastalıkları Neden Olur?
Boğazımız, sesimizin çıktığı, yiyeceklerin geçtiği ve soluk borumuzun başlangıcında yer alan karmaşık bir kavşaktır. Bu bölgedeki sorunlar konuşmamızı, beslenmemizi ve hatta nefes almamızı etkileyebilir.
Ses Kısıklığı ve Ses Teli Problemleri:
Ses kısıklığının en bilinen nedeni, genellikle bir virüse bağlı olan ve birkaç haftada kendiliğinden düzelen akut larenjittir. Ancak üç haftadan uzun süren bir ses kısıklığı mutlaka bir KBB hekimi tarafından değerlendirilmelidir. Altta yatan neden, sesin yanlış kullanımı, sigara, mide reflüsü veya daha ciddi bir patoloji olabilir.
Sesini profesyonel olarak kullananlarda veya sesini sıkça zorlayan kişilerde, ses tellerinde “nodül” adı verilen nasırlaşmalar veya “polip” adı verilen küçük şişlikler oluşabilir. Bu lezyonların tanısında, ses tellerinin titreşimini detaylı olarak gösteren “videostroboskopi” adlı özel bir endoskopik inceleme altın standarttır. Nodüllerin birincil tedavisi cerrahi değil sesin doğru kullanımını öğreten ses terapisidir. Polipler ve kistler ise genellikle cerrahi olarak sesin hassas yapısına zarar vermeden mikroskop altında çıkarılır. Ameliyat sonrası ses terapisi, sorunun tekrarlamaması için kritik öneme sahiptir.
Sağlıklı bir ses için dikkat edilmesi gereken bazı temel noktalar şunlardır:
- Bol su tüketimi
- Sigara ve alkolden uzak durmak
- Bağırmaktan ve fısıldamaktan kaçınmak
- Boğaz temizleme hareketini sık yapmamak
- Reflüye karşı önlem almak
- Ortam havasını nemli tutmak
Yutma Güçlüğü (Disfaji):
Yiyecek veya içeceklerin boğazdan mideye geçişi sırasında yaşanan zorluk, takılma hissi veya ağrı olarak tanımlanır. Disfaji bir hastalık değil altta yatan bir sorunun belirtisidir. Nedenini bulmak için genellikle KBB hekimi, gastroenterolog ve dil-konuşma terapistinin birlikte çalıştığı multidisipliner bir yaklaşım gerekir. Burundan ince bir kamera ile girilerek yutkunma anının izlendiği (FEES) veya baryumlu sıvılar içirilirken video röntgen çekildiği (MBY) özel testlerle tanı konulur. Tedavi, altta yatan nedene yöneliktir ve diyet değişiklikleri, yutma egzersizleri, ilaç tedavileri veya cerrahi müdahaleleri içerebilir:
Laringofarengeal Reflü (Sessiz Reflü):
Mide asidinin yemek borusundan yukarı, boğaza ve ses tellerine kadar ulaşması durumudur. Klasik mide reflüsündeki gibi mide yanması belirtisi her zaman olmayabilir. Bu nedenle “sessiz reflü” olarak da adlandırılır.
Sessiz reflünün yaygın belirtileri aşağıda listelenmiştir.
- Geçmeyen geniz akıntısı hissi
- Boğazda takılma veya yumru hissi
- Sık boğaz temizleme ihtiyacı
- Kronik öksürük
- Ses kısıklığı veya seste çatallanma
Tedavisi, diyet ve yaşam tarzı değişiklikleri (asitli, baharatlı yiyeceklerden kaçınma, yatmadan hemen önce yememe gibi) ve mide asidini baskılayan ilaçlarla yapılır.
Horlama ve Uyku Apnesi Gibi Uyku Bozuklukları Tehlikeli midir?
Horlama genellikle zararsız ve sosyal bir problem olarak görülse de bazen çok daha ciddi bir durumun, yani “Obstrüktif Uyku Apnesi”nin (OUA) habercisi olabilir. Uyku apnesi, sadece bir ses probleminden ibaret değildir; tedavi edilmediğinde ciddi sağlık sorunlarına yol açabilen önemli bir hastalıktır.
Obstrüktif Uyku Apnesi (OUA):
Uyku sırasında üst solunum yollarının (dil kökü, yumuşak damak gibi bölgelerin) gevşeyerek hava yolunu tıkaması ve bunun sonucunda nefesin en az on saniye boyunca durmasıdır. Bu nefes durmaları gece boyunca yüzlerce kez tekrarlanabilir. Her duraksama sırasında kandaki oksijen seviyesi düşer ve vücut alarm durumuna geçer. Bu durum tedavi edilmediği takdirde uzun vadede ciddi riskler taşır.
Uyku apnesinin yol açabileceği bazı ciddi sağlık sorunları şunlardır:
- Yüksek tansiyon (Hipertansiyon)
- Kalp krizi
- Kalp ritim bozuklukları
- İnme (Felç)
- Gündüz aşırı uykululuk ve konsantrasyon bozukluğu
- Trafik ve iş kazası riskinde artış
Tanı, “polisomnografi” adı verilen ve bir gece boyunca uyku laboratuvarında kalınarak yapılan uyku testi ile konulur. Bu testte beyin dalgalarından solunuma, kalp ritminden oksijen seviyesine kadar birçok parametre kaydedilir.
Tedavide altın standart, özellikle orta ve ileri derecedeki vakalar için, uyku sırasında maske aracılığıyla sürekli pozitif basınçlı hava vererek hava yolunu açık tutan CPAP cihazıdır. Ancak bazı hastalar cihaza uyum sağlamakta zorlanabilir. Bu durumda alt çeneyi öne alan ağız içi apereyler, kilo verme, pozisyonel tedavi gibi yöntemler denenebilir. CPAP tedavisini tolere edemeyen veya istemeyen hastalar için cerrahi bir seçenektir. Modern cerrahi yaklaşım tıkanıklığın olduğu bölgeyi (burun, damak, dil kökü) saptayıp, kişiye özel, hedefe yönelik ameliyatlar planlamaktır.
Baş ve Boyun Bölgesindeki Kitle ve Tümör Gibi Hastalıklar Nasıl Anlaşılır?
Baş ve boyun bölgesi, tükürük bezleri, tiroid, lenf bezleri gibi birçok önemli yapıyı barındırır. Bu bölgelerdeki şişlikler veya kitleler, mutlaka bir uzman tarafından değerlendirilmelidir.
Tükürük Bezi Kitleleri:
Genellikle kulak önünde (parotis bezi) veya çene altında (submandibuler bez) ağrısız bir şişlik olarak fark edilirler. Bu kitlelerin büyük bir çoğunluğu iyi huylu olsa da mutlaka araştırılması gerekir. Ultrason ve gerekirse MR gibi görüntüleme yöntemleri ile kitlenin yapısı incelenir. Kesin tanı için genellikle kitleden ince bir iğne ile hücre örneği alınır (ince iğne aspirasyon biyopsisi). Tedavisi çoğunlukla cerrahidir. Özellikle parotis bezi ameliyatlarında, yüz kaslarımızın hareketini sağlayan fasiyal sinirin korunması en öncelikli hedeftir.
Tiroid Nodülleri ve Kanseri:
Tiroid bezi, boynumuzun ön tarafında yer alan kelebek şeklinde bir organdır. İçinde oluşan yumrulara “nodül” denir. Tiroid nodülleri toplumda oldukça yaygındır ve %90-95’i iyi huyludur. Değerlendirmede fizik muayene, kan testleri ve yüksek çözünürlüklü boyun ultrasonu esastır. Ultrason bulgularına göre şüpheli görünen nodüllerden ince iğne aspirasyon biyopsisi yapılır. Kanser teşhisi konulduğunda ana tedavi cerrahidir. Ameliyat sırasında ses tellerine giden sinirlerin ve vücudun kalsiyum dengesini sağlayan paratiroid bezlerinin korunması son derece önemlidir.
Gırtlak ve Yutak Kanserleri:
Bu tür kanserler genellikle belirli risk faktörleri taşıyan kişilerde görülür.
En önemli risk faktörleri aşağıda sıralanmıştır.
- Sigara kullanımı
- Aşırı alkol tüketimi
- İnsan Papilloma Virüsü (HPV)
Geçmeyen ses kısıklığı, boğaz ağrısı, yutma güçlüğü veya boyunda şişlik gibi belirtilerle ortaya çıkabilirler. Erken teşhis, tedavinin başarısı için hayati önem taşır. Tanı, endoskopik muayene ve biyopsi ile konulur. Tedavi; cerrahi, radyoterapi (ışın tedavisi) ve kemoterapinin, hastalığın evresine ve yerine göre tek başına veya birlikte kullanıldığı multidisipliner bir yaklaşım gerektirir. Günümüzde, ağız içinden girilerek yapılan “Transoral Robotik Cerrahi” (TORS) gibi minimal invaziv yöntemler sayesinde, birçok tümör dışarıdan kesi yapmadan çıkarılabilmekte, bu da hastanın fonksiyonlarını (konuşma, yutma) daha iyi korumasını ve daha hızlı iyileşmesini sağlamaktadır.
Yüz Bölgesindeki Estetik ve Onarım Amaçlı Cerrahi Hastalıklar Nelerdir?
Kulak Burun Boğaz uzmanlığının bu alanı, yüzün hem estetik görünümünü (form) hem de işlevini (fonksiyon) iyileştirmeye veya yeniden yapılandırmaya odaklanır. Bu ikisi arasındaki denge, bu alt dalın temel felsefesidir.
Rinoplasti (Burun Estetiği):
Burun şeklini yüzün genel hatlarıyla uyumlu hale getirmek için yapılan bu ameliyat, sadece estetik bir işlem değildir. Bir KBB hekiminin rinoplastiye yaklaşımı, estetik olarak arzu edilen sonuca ulaşırken, burnun en temel görevi olan nefes alma fonksiyonunu korumak ve hatta iyileştirmektir. Burun içi ve dışı anatomisine tam hakimiyet, bu dengeyi sağlamanın anahtarıdır.
Yüz Gençleştirme ve Şekillendirme:
Yaşlanma süreciyle birlikte yüzde meydana gelen değişiklikleri gidermeye yönelik prosedürleri içerir:
Bu alandaki yaygın prosedürlerden bazıları şunlardır:
- Blefaroplasti (Göz kapağı estetiği)
- Ritidektomi (Yüz germe)
- Alın germe ve kaş kaldırma
- Otoplasti (Kepçe kulak ameliyatı)
Yüzün Onarım (Rekonstrüktif) Cerrahisi:
Bu cerrahinin amacı, bir kaza, travma (yüz kırıkları gibi) veya kanser ameliyatı sonrasında yüzde oluşan doku kayıplarını onarmaktır. Bu hastanın sadece sağlığına kavuşmasını değil aynı zamanda sosyal yaşama yeniden adapte olabilmesi için kimliğinin ve yüz bütünlüğünün korunmasını hedefler. Basit doku onarımlarından, vücudun başka bir bölgesinden alınan kemik, kas ve deri parçasının damarlarıyla birlikte yüzdeki eksik bölgeye mikroskop altında nakledildiği (mikrovasküler serbest flep) karmaşık ameliyatlara kadar geniş bir yelpazeyi kapsar. Bu ileri teknikler, büyük bir kanser ameliyatı sonrası bile hastaların çiğneme, konuşma gibi temel fonksiyonlarını geri kazanmalarını ve yaşamlarına devam etmelerini mümkün kılar.